Problem Durumu Türkiyede son yıllarda, kamu bütçesinden eğitime ayrılan kaynak miktarındaki azalmaya paralel olarak, eğitim hizmetinin sunumunun kamudan yerel birimlere, sivil toplum örgütlerine, aileler ve hatta bireylerin kendi sorumluluklarına indirgendiği bir süreç başlatılmıştır. Böylelikle toplumun geniş bir kesiminin okulların bakım, onarım ve donanımına kadar belli etkinler içinde yer almalarının önü açılmıştır. Bunun eğitim finansmanı açısından anlamı, eğitim hizmetinin sunumunda kamu kaynaklarına duyulan bağımlılığı ortadan kaldırmak ve bunun yerine özel finansman kaynaklarından biri olan toplum finansmanını uygulamaya koymaktır. Behram, Deolalikar & Soon (2002), toplum finansmanın uygulamaya yansımasının birkaç biçimde olduğunu belirtmektedir. Bunlardan ilki toplumun okulların arsasını tahsis etmesi, binasını yaptırması ve donanımını üstlenmesi gibi sermaye giderlerini karşılarken, devletin ise, yalnıza, eğitim görevlilerini ataması ve onların maaşlarını ödemesidir. İkincisi ailelerin ve toplumun bir kısmının okul binasının yapımı, donatımı ile bakım ve onarımı için doğrundan parasal katkı sağlarken, bir kısmının da okul binasının yapımı, donatımı, bakım ve oranımı için malzeme temin etme, öğretmen ve öğrencilere yiyecek sağlama gibi gönüllü katkılar sunmaya teşvik edilmesidir. Üçüncüsü ise, ailelerin okul binasının yapımı, bakım ve onarımında işgücü olarak yer almalarının yanı sıra okulda yemek yapımında kullanılacak mahsullerin ekim ve hasadında çalışma gibi parasal olmayan gönüllü katkılarda bulunmasıdır. Türkiyede halkın eğitim finansmanına katılımında 1980li yılların başından günümüze kadar geçen sürede kayda değer bir artış gözlenmektedir. Halkın eğitim finansmanı katılım oranındaki artışa paralel olarak, MEB bütçesi içerisindeki yatırım harcamalarının oranı kayda değer biçimde azalmıştır. Örneğin 1997de % 15 olan bu oran 2005te % 5,85e kadar düşmüştür. Bu söylenenler biraz daha somutlaştırılmak istenilirse, 2003-2011 yılları arasında yapılan 159.951 dersliğin % 18i halk katkılarıyla yapılmıştır (Yazar, 2007; MEB, 2012). Bunu, Anayasanın 42. maddesinde zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu dile getirilen ilköğretim düzeyinde daha somut olarak görmek mümkündür. İlköğretime kamu kaynaklarından daha az kaynak ayrılması beraberinde, bu öğretim düzeyinde, ailelerin belirgin biçimde eğitimin finansmanına katılmalarına yol açmıştır. İlgili alanyazında yapılan araştırmalar, ailelerin ilköğretim okullarının bakım ve onarım temizlik gibi işletme maliyetlerinin yanı sıra ders araç ve gereçleri için doğrudan para verme ya da zorunlu bağış yapma gibi yollarla bu okulların finansmanına katıldıklarını göstermektedir (Kavak, Ekinci & Gökçe, 1997; Öztürk, 2002; Akça, 2002; Süzük, 2002; Sarıbal, 2005; Yazar, 2007; Yamaç, 2010; Özdemir, 2011). Ailelerin bu okullara katkıları doğrudan parasal katkılarla sınırlı değildir. Bunun yanı sıra, ailelerin çeşitli projeler ve yasal düzenlemelerle, okulların büro hizmetlerine yardımcı olması, ölçme ve değerlendirme hizmetlerinde çalışması ve okulda yapılacak gezilere eşlik etmesi vb. doğrudan parasal olmayan gönüllü katkılarda bulunmaları da beklenmektedir. Böylelikle, okulların var olan sorunlarının toplumun ilgili kesimleri arasında gönüllülüğe dayalı bir dayanışma örneği sergilenerek çözümlenmesi amaçlanmaktadır. İlgili alanyazında gönüllük, özelleştirmenin kendiliğinden ortaya çıkış biçimi olarak nitelendirilmektedir. Amerikada kamu hizmet ve programlarındaki gönüllülük uygulamalarının oranı 1998de yılında % 1,1dir (The Florida School Boards Association & Florida Tax Watch). Dahası, gönüllülük uygulamaları Birleşik Krallıkta ise, son 30 yıldan buyana, bir sektör konumuna gelmiştir. Bu sektörün ekonomiye katkısı yaklaşık 40 milyar £ olup ülke nüfusunun yarısının gönüllü etkinlerde görev aldığı tahmin edilmektedir (Bussell & Forbes, 2002). Türkiyede son yıllarda ilköğretimin finansmanına ilişkin yapılan araştırmaların, aillelerin ilköğretim okullarına yapmış oldukları parasal katkılar üzerinde yoğunlaştıkları gözlenmektedir (Kavak at al., 1997; Öztürk, 2002; Akça, 2002; Süzük , 2002; Sarıbal, 2005; Yazar , 2007; Yamaç, 2010; Özdemir, 2011). Oysa ailelerin okullara yaptığı doğrudan parasal olmayan gönüllü katkılarının da ortaya konulması gerekmektedir. Bu nedenle araştırma ilgili alanyazında yapılan diğer araştırmaların eksik bıraktığı bir boyutu tamamlar niteliktedir. Dolaysıyla, araştırmanın ilgili alanyazına bu yönde bir katkı yapması beklenmektedir. Ayrıca araştırmanın konuyla ilgili yapılan ilk araştırma olması nedeniyle, bundan sonraki yapılan araştırmalara da ışık tutacağı düşünülmektedir. Araştırmanın Amacı Okul yöneticilerinin görüşlerine göre, ailelerin okullara hangi tür doğrudan parasal olmayan gönüllü katkılarda bulundukları ve bu katkıların ölçeğin alt boyutları ve çeşitli değişkenler bakımından farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktır. Yöntem Araştırma tarama modelinde olup çalışma evreni Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeki beş büyük merkez ilçede (Altındağ, Mamak, Keçiören, Yenimahalle ve Çankaya) bulunan 443 kamu ilköğretim okulundan oluşmaktadır. Araştırmanın verileri, ailelerin ilköğretim okullarına doğrudan parasal olmayan gönüllü katkılarını üç boyutta ölçen ve 26 maddeden oluşan bir ölçek kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistikler, t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Araştırmanın Bulguları Ailelerin doğrudan parasal olmayan gönüllü katkılarına ilişkin okul yöneticilerinin görüşleri, ölçeğin hiçbir boyutunda; yaş, cinsiyet, kıdem, görev, mezuniyet durumu bakımından anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Bunun dışında okulların içinde bulunduğu çevrenin SEDi (Sosyo-Ekonomik Düzey) ve okulların öğrenci sayısına göre anlamlı bir farklılık gösterdiği gözlenmiştir. Araştırmanın Sonuç ve Önerileri Araştırmada alt SEDden üst SEDde doğru gittikçe ailelerin okullara yapmış olduklar doğrudan parasal olmayan gönüllü katkılarının artmış olduğu gözlenmiştir. Bu durum |